I S T A N B U L B A K A N G O K T A S H E R C O C U G U N O G R 956623 284118

İstanbul'daki 3’üncü Uluslararası Katılımlı Öğrenme Güçlüğü Kongresi'nin açılışında konuşan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, “Toplumsal farkındalık öğrenme güçlüğü yaşayan çocuklara yönelik önyargıları kırmanın en güçlü yoludur. Bu farkındalık, okullarda, ailelerde, medyada ve toplumun her alanında yayıldıkça, çocuklarımızın potansiyelini sınırlayan duvarlar yıkılacak. Yerine, anlayışın, empatinin ve kapsayıcılığın güçlendiği bir eğitim ve toplum kültürü yükselecek. Biz bakanlık olarak, her çocuğun öğrenme yolculuğunda eşit fırsatlara sahip olmasını temel bir ilke olarak görüyoruz. Ailelerin yanında duran, onların yükünü hafifletmeye çalışan bir destek eli olmayı önemsiyoruz. Öğrenme güçlüğü yaşayan çocuklarımızın sadece eğitim hayatında değil, her birinin sosyal yaşamlarında da desteklenmeleri için çalışıyoruz. Bu anlayışla, aile danışmanlığı ve rehberlik hizmetlerini yaygınlaştırıyoruz” dedi.

Disleksi Öğrenme Güçlüğü Derneği ve Türkiye Disleksili Çocuklar Vakfı (DİSLEV) iş birliğiyle, İstanbul Aydın Üniversitesi ev sahipliğinde özel öğrenme güçlüğü alanında 3’üncü Uluslararası Katılımlı Öğrenme Güçlüğü Kongresi (ÖGK 2025) yapıldı. Florya Yerleşkesi Sosyal Bilimler Kampüsü’nde bulunan Orgeneral Necdet Yılmaz Timur Oditoryumu’nda gerçekleştirilen kongrenin açılış törenine Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş katıldı. Bu yıl ‘Öğrenme Güçlüğüne Disiplinler Arası Yaklaşım’ temasıyla gerçekleştirilen kongrede özel öğrenme güçlüğü yaşayan bireyler ve ailelerine yönelik yeni yaklaşımlar ve çözüm önerileri ele alındı.

‘HER ÇOCUĞUN FARKLI ÖĞRENME RİTMİ, KENDİNE ÖZGÜ BİR ALGI BİÇİMİ VAR’

Açılışta konuşan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, “Bilim insanlarını, eğitimcileri, aileleri ve sahada emek veren uzmanları bir araya getiren bu platformun, öğrenmenin gücünü, anlamını ve derinliğini yeniden tanımlayacağına inanıyorum. Bu anlamlı buluşmaya ev sahipliği yapan İstanbul Aydın Üniversitesi’ne ve emeği geçen herkese teşekkürlerimi sunuyorum. Kongremizin, öğrenme güçlüğü alanında yeni fikirlerin filizlendiği verimli bir buluşma olmasını diliyorum. Bu hafta aynı zamanda Disleksi Haftası. Ben bu haftanın, öğrenme güçlüğü konusundaki farkındalığı artıracak bir fırsat olmasını diliyorum. Her çocuğun farklı bir öğrenme ritmi, kendine özgü bir algı biçimi vardır. Kimi görerek, kimi duyarak, kimi dokunarak öğrenir. Kimi hızlı kavrar, kimi sindirerek, deneyimleyerek ilerler. İşte tam da bu nedenle, eğitimde tek bir yol, tek bir yöntem yoktur” diye konuştu.

‘ÖĞRENME, SADECE BİLGİYİ AKTARMA SÜRECİ DEĞİL, İNSANIN KENDİNİ KEŞFETME YOLCULUĞUDUR’

TBMM'de, İsrail'in Alıkoyduğu 3 Milletvekili İçin 'Genel Görüşme'
TBMM'de, İsrail'in Alıkoyduğu 3 Milletvekili İçin 'Genel Görüşme'
İçeriği Görüntüle

Bakan Göktaş, “Öğrenme güçlüğü dediğimiz durum, aslında farklı öğrenme biçimlerinin bir yansımasıdır. Bir eksiklik değil, bir çeşitliliktir. Bugün, bu çeşitliliği anlamak, fark etmek ve her bireyin potansiyelini ortaya çıkaracak yolları güçlendirmek için buluştuk. Çünkü öğrenme, sadece bilgiyi aktarma süreci değil, aynı zamanda insanın kendini keşfetme yolculuğudur. Bu yolculukta öğretmenler rehber, aileler destek, uzmanlar ise yön gösterici birer ışık olur. Peki, bir çocuk öğrenmekte zorlanıyorsa biz ne yapmalıyız? Cevabı hepimiz biliyoruz, anlamak. Sabırla, sevgiyle, farkına vararak anlamak. Ben de, disleksiyle yol alan bir çocuğun annesiyim. Çocuğumun öğrenme biçiminin farklı olduğunu kabul etmek, bu yolculuğun başlangıcı oldu. Fark etmek ve doğru tanı koymak, onun potansiyelini açığa çıkaran önemli adımlar oldu. Sabırla takip ettik, sevgiyle ilerledik. Güçlü olduğu yönleri ve kişisel becerilerini geliştirmek için birlikte emek verdik. Bu anlamda erken tanı ve etkili eğitim bu sürecin en güçlü araçlarıdır” ifadelerini kullandı.

Bakan Göktaş, “Öğrenme güçlüğünün erken tanısı, çocuklarımızın hayatında kritik bir kırılma noktasıdır ve uygun eğitim desteği, çocuğun normal eğitim sürecine hızla uyum sağlamasını mümkün kılmaktadır. Dışlanmaya maruz kalmadan güvenle ve özgürce kendi potansiyellerini gerçekleştirebilirler. Eğitimcilerin, rehber öğretmenlerin ve ailelerin iş birliğiyle bu süreci güçlendirmek zorundayız. Yani her bir çocuk için bireyselleştirilmiş eğitim programları, farklı öğrenme yollarını destekleyen materyaller ve sabırla örülmüş bir destek ağı. İşte öğrenme güçlüğüyle baş etmenin en etkili yolu budur. Ailelerimize burada büyük bir sorumluluk düşüyor. Çünkü bir çocuk en çok, kendisine inanıldığında güçlenir. Ailelerin, çocuklarını oldukları gibi kabul ederek desteklemesi, özgüvenin ve öğrenme isteğinin en sağlam temelidir” dedi.

‘TOPLUMSAL FARKINDALIK, ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜ YAŞAYAN ÇOCUKLARA YÖNELİK ÖNYARGILARI KIRMANIN YOLUDUR’

Bakan Göktaş, “Toplumsal farkındalık ise öğrenme güçlüğü yaşayan çocuklara yönelik önyargıları kırmanın en güçlü yoludur. Bu farkındalık, okullarda, ailelerde, medyada ve toplumun her alanında yayıldıkça, çocuklarımızın potansiyelini sınırlayan duvarlar yıkılacak. Yerine, anlayışın, empatinin ve kapsayıcılığın güçlendiği bir eğitim ve toplum kültürü yükselecek. Biz, Bakanlık olarak, her çocuğun öğrenme yolculuğunda eşit fırsatlara sahip olmasını temel bir ilke olarak görüyoruz. Ailelerin yanında duran, onların yükünü hafifletmeye çalışan bir destek eli olmayı önemsiyoruz. Öğrenme güçlüğü yaşayan çocuklarımızın sadece eğitim hayatında değil, her birinin sosyal yaşamlarında da desteklenmeleri için çalışıyoruz. Bu anlayışla, aile danışmanlığı ve rehberlik hizmetlerini yaygınlaştırıyoruz. Çocuklarımızın duygusal ve sosyal gelişimini güçlendirecek psikososyal destek programlarını hayata geçiriyoruz. Erken tanı süreçlerinden özel eğitim uygulamalarına, aile destek programlarından farkındalık çalışmalarına kadar tüm politikalarımızı kapsayıcı bir yaklaşımla güçlendiriyoruz. Sivil toplum kuruluşlarıyla el ele veriyor, çocuklarımızın ve ailelerinin yaşamına umut ve güç katacak ortak çalışmalar yürütüyoruz” diye konuştu.

‘TÜRKÇE KOLAY DİL UYGULAMASINI GELİŞTİRİYORUZ’

Bakan Göktaş, “Öğrenme güçlüğü yaşayan bireyler için ‘Türkçe Kolay Dil’ uygulamasını geliştiriyoruz. Bu uygulama, karmaşık bilgileri sadeleştirerek herkesin daha kolay anlayabilmesini sağlayan bir iletişim yöntemidir. Bu yöntemle, metinlerde, broşürlerde, kamu spotlarında, web sitelerinde ve danışma süreçlerinde kullandığımız dili sadeleştiriyoruz. Böylece, desteğe ihtiyaç duyan bireylerin bilgiye daha kolay ulaşmasını ve topluma daha aktif katılmasını sağlıyoruz. Tüm bu çalışmalarımızla sosyal hizmet modellerimizi günümüz koşullarına göre yeniden ele alıyor, sürekli geliştiriyoruz. Hayata geçirdiğimiz yeni uygulamalarla sahadaki ihtiyaçlara hızlı çözümler üretiyoruz” ifadelerini kullandı.

‘2025 AİLE YILI SOSYAL POLİTİKALARIMIZDA YENİ BİR VİZYONUN BAŞLANGICIDIR’

Bakan Göktaş, “2025 Aile Yılı, bu anlamda Türkiye’nin sosyal politikalarında yeni bir vizyonun, güçlü bir toplumsal dönüşümün başlangıcıdır. ‘Aile ve Nüfus 10 Yılı’da bu yeni vizyon doğrultusunda, Türkiye’nin demografik yapısını, sosyal bütünlüğünü ve aile temelli kalkınma anlayışını güçlendirecek bir dönem olacak. Bugünkü kongre ile, geleceğin eğitim anlayışını, sosyal politikalarını ve insan odaklı yaklaşımını yeniden tanımlıyoruz. Bu kongrenin, bundan sonra disleksiyle yaşayan bireylerin yaşadıkları zorlukları değil, başarılarının konuşulacağı bir zemin oluşturacağına inanıyorum” dedi.

‘DİSLEKSİ FARKLI BİR DÜŞÜNME BİÇİMİDİR’

Bakan Göktaş, “Disleksi, farklı bir düşünme biçimidir. Bu farklılık, yenilikçi fikirlerin, yaratıcı çözümlerin ve özgün bakış açılarının kaynağı olabilir. Bizler, bu potansiyelin farkındayız. Artık biliyoruz ki, bir toplumun gerçek ilerlemesi, ancak bu potansiyeli harekete geçirmekte gizlidir. Bu inançla, her çocuğun ve her bireyin gücünü ortaya çıkaran, onları destekleyerek yükselen bir Türkiye’yi inşa ediyoruz. Bilimle, vicdanla ve sevgiyle yoğrulan bir toplum olma yolunda ilerliyoruz. Buradan çıkacak her fikir, her öneri, çocuklarımızın daha iyi bir eğitim almasına, ailelerimizin kendilerini daha güçlü hissetmesine katkı sağlayacağına inanıyorum. Bakanlık olarak, sizlerin çalışmalarını dikkatle takip edecek, ortaya çıkan sonuçları politika süreçlerimize dahil edeceğiz. Bu duygularla sözlerime son verirken emeğiyle, yüreğiyle bu sürece katkı sunan herkese teşekkür ediyorum. Yolumuz uzun, sorumluluğumuz büyük. Ama inancımız, bir o kadar güçlü. Hep birlikte, aile, okul ve sivil toplumun eşgüdüm içinde hareket ettiği, güçlü bir dayanışma kültürü oluşturacağız. Gelecek, farkı görenlerin, farklıyı anlayanların ve her insanda saklı cevheri ortaya çıkaranların olacak” diye konuştu.

İstanbul Aydın Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İbrahim Hakkı Aydın ise “Bugün artık hastalık olarak tanımlanmayan bu durumun, yalnızca fark edilip doğru şekilde yönlendirildiğinde, birçok bireyin toplumda çok daha ileri ve üretken bir konuma ulaşabileceğini biliyoruz. Tarih boyunca, bilim dünyasında bu alanda pek çok önemli ismin yer aldığını görmekteyiz. Bu da bize gösteriyor ki, her birey kendi öğrenme biçimiyle değerlidir. Eğitim ve öğretim yöntemleri de kişiselleştirildiği oranda başarıya ulaşır. Hiç kimse aynı öğrenme metodunu izlemek zorunda değildir. Bir söz vardır; 'Körler ülkesinde görmek suçtur' Oysa biz bu farklılığı bir eksiklik ya da hastalık olarak değil, özel bir nitelik ve farklı bir yetenek alanı olarak değerlendirmeliyiz” ifadelerini kullandı.

sonbirsoz.com