Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, TBMM'de AK Parti grup toplantısı öncesi gazetecilerin sorularını yanıtladı. Bakan Tunç, DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları'nın 'Atılması gereken adımlarla ilgili top artık iktidarın sahasındadır' sözlerine ilişkin, "'Top iktidarda' demek ne demek. Biz burada top oynamıyoruz. Burada ciddi bir mesele var. Terörün tasfiyesi ile ilgili çabalar söz konusu. O nedenle bu çabalara destek vermek lazım. Bu çabaları baltalayacak söylemlerden kaçınmak lazım. İmralı heyetinin, İmralı'daki görüşmelerinin ardından, heyetteki Sırrı Süreyya Önder rahatsızlandı. Onun yapıcı bir tutumu vardı. Gerçekten bu sürece büyük katkısı oluyordu. İnşallah iyileşir, sağlığına kavuşur; ama tabii bu sürecin devam etmesi lazım. Bu anlamda topun iktidarda olması vesaire söz konusu değil. Burada bir müzakere, bir pazarlık söz konusu değil. DEM Parti'nin geçen hafta Adalet Bakanlığı'na yaptığı ziyarette biz bir müzakere yapmadık. DEM Parti grup başkan vekillerinin talepleri oldu. Neydi bu talepler; cezaevindeki hükümlülerin şartlarıyla ilgili, yine cezaevi gözlem kurullarının kararları ve iyi hal şartlarıyla ilgili verdiği kararlarla ilgili birtakım talepler, hasta hükümlü ve tutukluların sağlık şartları ve onların infaz ertelemeleri ile ilgili talepler, Covid düzenlemesinden örgütlü suçların da yararlanabilmesi ile ilgili birtakım talepler. Burada bir pazarlık, bir müzakere söz konusu değil. Zaten İmralı'nın bu 'Terörsüz Türkiye' sürecindeki çağrısında da bir pazarlık olmadığını hepiniz görüyorsunuz. Dolayısıyla bir al-ver süreci söz konusu olamaz. Burada topun iktidarda olduğu vesaire bunlara katılmak mümkün değil. Burada top oynamıyoruz, ciddi bir mesele" ifadelerini kullandı.

'NE YAPILMASI GEREKİYORSA YAPIYORUZ'

Türkiye'de her şeyin kanunlar çerçevesinde yapılabildiğini aktaran Tunç, "Kanunlarımız elverdiği çerçeve içerisinde ne yapılması gerekiyorsa yapıyoruz. Özellikle kamuoyunda konuşulan infaz düzenlemeleri, ceza adaleti ile ilgili yapılan düzenlemeler, kişiye özel yapılan düzenlemeler değil. Bu taslaklar tabii milletvekillerimize takdim ettiğimizde ceza adaleti sisteminin etkinliğini artırmaya yönelik düzenlemeler olacak. Bu düzenleme ile ilgili de elbette soruşturma kısmıyla ilgili de kovuşturma kısmıyla ilgili de infaz kısmıyla ilgili de düzenlemeler var hedefimizde. Özellikle infaz düzenlemesi ile ilgili kamuoyunda konuşulan bazı yanlış anlamalar var. Hukukumuzda, kanunlarımızda özel infaz hükümleri var; konutta infaz, geceleyin infaz, hafta sonu infaz şeklinde. Bu infaz usullerinin uygulanabilmesi için de belli bir ceza miktarının altında olması gereken suçlar. Kasten işlenen suçlar bakımından 1,5 yılın altındaki suçlarda konutta infaz olabiliyor. Zaten 2 yılın altındaki suçlar için koşullu salıverilme ve denetimli serbestlik uygulandığı için uygulama kabiliyeti yok. Bu işi biraz daha artırarak genel bir uygulama yani kişiye özel uygulama söz konusu değil, burada ceza adaletine uygun, evrensel kurallara uygun bugüne kadar yaptığımız reformlar çerçevesinde yapılabilecekleri yapmaya devam edeceğiz. Zaten Yargı Reformu Belgemizde de bu hususlara değindik. Özellikle yeni süreçte 'Terörsüz Türkiye' sürecinin kesintiye uğramaması için özellikle bazı partilerin, sorumluluk makamındaki kişilerin çok daha yapıcı davranması lazım. Topun iktidarda olduğu yönünde açıklamalar sürece fayda sağlamaz. İmralı'nın çağrısı açık, teröristbaşının terör örgütüne yönelik ifadeleri ortada, terör örgütünün bir an önce kendini feshetmesi silahları bırakmasına yönelik bir çağrı. Tüm odaklanılan nokta da terör örgütünün kendini feshetmesi" diye konuştu.

'SURİYE'NİN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜ TÜRKİYE İÇİN DE ÖNEMLİDİR'

Suriye Kamışlı'da gerçekleştirilen kongreye ilişkin soru üzerine Tunç, İmralı'nın yaptığı çağrıyı hatırlatarak, "Bu çağrı, terör örgütüne yönelik bir çağrıydı. Artık terör örgütünün meşruluğunu kaybettiği, bundan sonra artık tekrara düştüğü ve dolayısıyla örgütün kendini feshetmesi ve tüm grupların silahları bırakması yönünde bir çağrı. Bu çağrıya henüz cevap verilmiş değil. Bu çağrıya cevap verildiğinde, terör örgütü kendini feshettiğinde, Türkiye 'Terörsüz Türkiye' anlamında çok önemli bir aşamaya geçecek. Bütün hedefimiz terör örgütünün tasfiyesi ve ülkemizin terörden temizlenmesi, vatandaşlarımızın huzurlu bir geleceğe adım atması, çocuklarımızı terörsüz bir Türkiye'ye kavuşturmak. Herkesin bu süreçte sorumlu davranması lazım. Tüm kesimlerin, özellikle sorumluluk makamındaki kişilerin bu sürece zarar vermemesi lazım. Bu sürecin olumlu sonuçlanmasına katkı vermesi lazım. O nedenle sorumluluk makamındaki kişilerin konuşmalarını yaparken özellikle, bu sürece zarar verecek açıklamalar yapmaması lazım. Türkiye'nin gerek içte gerek dışta terörle mücadelesi kesintisiz sürdü. Binlerce şehit verdik bu uğruda. Şehitlerimizin emanetine sahip çıkacağız. Şehitlerimizi, şehit ailelerimizi incitecek herhangi bir tavır içinde de olamayız. Yurt dışından terör tehditlerine karşı da teyakkuzda olmaya devam edeceğiz. Güneyimizde Suriye'nin toprak bütünlüğünün korunması noktasında politikamızı da zaten bütün dünya biliyor. Suriye'nin toprak bütünlüğü Türkiye için de önemlidir. Dolayısıyla o konferansta ifade edilen hususların kabul edilemeyeceğini Sayın Dışişleri Bakanımız da ifade etmiştir" dedi.

'EHLİYET VE LİYAKAT BİZİM İÇİN ÖNEMLİ'

Tunç, mülakatlarda adaletsizlik iddialarına ilişkin, "Bir kanun düzenlemesi yaptık. Mülakatın değerini daha da azaltan bir düzenlemeyi biz daha geçen ay Meclis'te yaptık. Bin hakim alınacaksa 3 bin kişi mülakata çağırılıyordu. Biz bunu 2 bine indirdik, niye; yazılıda daha başarılı olmuş kişiler daha önde değerlendirilsin diye. Bizim niyetimiz daha liyakatli, daha kaliteli; çünkü yargı memnuniyetini sağlayabilmek için daha güçlü hukukçuların sisteme katılması lazım. Onun için Hukuk Meslekleri Sınavı'nı uygulamaya koyduk, onun için hakim ve savcı yardımcılığı sistemini uygulamaya koyduk. Dolayısıyla ehliyet, liyakat bizim için önemli" dedi.

DEM Parti'li Koçyiğit: Tecridin Sonlandırılması Biricik Önemdedir DEM Parti'li Koçyiğit: Tecridin Sonlandırılması Biricik Önemdedir

Cezaevlerindeki tutukluların sağlık durumları ile ilgili soruya yanıt veren Tunç, "Cezaevlerindeki hastaların, tutuklu veya hükümlü hangi şartlarda tedavilerinin nasıl yapılacağı Ceza Güvenlik Tedbirleri İnfazı Kanunumuzda belli. Bu şartlar sürekli cezaevi doktorları tarafından kontrol edilen, gerekirse hastaneye sevk edilen durumlar söz konusu olabiliyor. O nedenle hükümlülerin devlete emanet olduğunu da unutmamak lazım. Onların sağlık şartlarını korumak gerekiyor. Bu konudaki talepleri de ilgili cezaevi idarelerimiz ve sonunda da hastane raporları, adli tıp raporları ile onaylanarak devam eden süreçler bunlar" açıklamasında bulundu. 

sonbirsoz.com