Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, HAK-İŞ Konfederasyonu 50. Kuruluş Yıl Dönümü Programı'nda önemli açıklamalarda bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şöyle;

HAK-İŞ Konfederasyonumuzun değerli üyeleri sizleri en kalbi duygularımla selamlıyorum. Türkiye'de kardeş kavgasının zirve yaptığı bir dönemde barış ocağı olarak kurulan HAK-İŞ'in faaliyetlerini tebrik ediyorum.

HAK-İŞ'in eski genel başkanı, eski çalışma Bakanımız Necati Çelik'i sizlerin huzurunda bir kez daha anıyorum. Özellikle iş kazalarında yitirdiğimiz işçi kardeşlerimizi rahmetle yad ediyorum.

Tüm Türkiye'de internet çöktü! X, Spotify, Amazon...
Tüm Türkiye'de internet çöktü! X, Spotify, Amazon...
İçeriği Görüntüle

"KÖKÜ DIŞARIDA YAKLAŞIMLARINI REDDEDİYORUZ"

Türkiye’nin bugünlere gelmesine katkı sunanların en başında hiç kuşkusuz işçilerimiz, çalışanlarımız, emekçilerimiz geliyor. Bugün şunu çok net bir şekilde görüyor ve gönül rahatlığıyla söylüyorum: Şimdiye kadar olduğu gibi Türkiye Yüzyılında da şeref hakkı, el emeğiyle, göz nuruyla, alın teriyle helal rızkını kazanan siz emekçilerimizin olacaktır.

Hükümet olarak bunun için canla başla çalışmaya devam edeceğiz. Hangi sendika bünyesinde olursa olsun, ülkemiz ve milletimiz için çalışan tüm işçi kardeşlerimi bir kez daha saygıyla selamlıyor, Türkiye’ye yaptıkları eşsiz hizmetlerden ötürü her birine şükranlarımı ifade ediyorum.

Burada şu gerçeğin altını çizmek istiyorum. Örgütlü emek ve hak mücadelesi için sendikalar elbette vazgeçilmezdir. Fakat unutmayalım ki sendikalarımızın varlığı işçi ile kaimdir, emekçi ile kaimdir. İşçi olduğu için, emekçi örgütlendiği için sendikalar vardır. Sadece sendikaların değil, son tahlilde işverenin varlığı da o işi yapacak insan unsuruyla kaimdir. Biz, bunları birbirine hasım gören, birbirinin adeta kanlı bıçaklısı gibi gösteren; kökü dışarıda olan ideolojik yaklaşımları reddediyoruz.

"ALIN TERİ İDEOLOJİYE İPOTEK EDİLEMEZ"

İşçiyle işvereni düşmanlaştıran anlayışın, şöyle bir geriye baktığımızda, emek mücadelesine katkıdan ziyade zarar verdiğini görüyoruz. Şurası bir gerçektir ki alın teri ve emek; hiçbir ideolojiye, hiçbir hizbe, hiçbir klik veya gruba ipotek edilemeyecek kadar kutsaldır, yücedir, hürmete lâyıktır.

İşçi ve işveren arasındaki ilişki, ancak hak temelli bir bakış açısıyla ele alındığında doğru bir şekilde anlaşılabilir. Bizim medeniyetimizde işçinin işveren üzerinde hakkı olduğu gibi, işverenin de işçi üzerinde hakkı vardır. Nasıl hakkı, adaleti, özgürlüğü, alın terini savunmak bir erdemse; haksızlığa, zorbalığa, her türlü emek istismarına karşı çıkmak da aynı ölçüde erdemdir, fazilettir, insanlık adına verilmiş onurlu bir mücadeledir.

"HAK-İŞ KÖKLÜ YÜRÜYÜŞÜN, ALIN TERİYLE YOĞRULMUŞ BİR DAVANIN ADIDIR"

Bunun muhatabı kimi zaman hak hukuk tanımayan patronlar olabilir; kimi zaman gözünü para hırsı bürümüş sermaye sahipleri olabilir; kimi zaman ezilenlerin kaynaklarını sömüren emperyalistler olabilir; kimi zaman elindeki gücü hoyratça kullanan küresel lobiler olabilir; kimi zaman milletin muazzez iradesine el uzatan darbeciler olabilir; kimi zaman mazlumların oluk oluk kanını akıtan zalimler olabilir. İşte bunlara karşı durmak da en az emek mücadelesi, ücret mücadelesi kadar mühimdir, değerlidir, insan olarak bizim asli vazifemizdir.

Bunu özellikle şunun için söylüyorum: bakınız, biraz önce Hak-İş’in 50 yılını anlatan kısa filmi hep beraber izledik. Yarım asırlık mücadelenin serencamına bir kere daha tanıklık ettik. Her açıdan gurur verici, şahsiyetli, haysiyetli bir emek mücadelesinin Hak-İş çatısı altında sabırla, samimiyetle, kararlılıkla yürütüldüğünü görüyoruz. Hak-İş, köklü bir yürüyüşün, alın teriyle yoğrulmuş bir davanın adıdır.

"KURULAN TUZAKLARI BOŞA ÇIKARDIK"

Biz de bu mücadelemizde sizlere destek olduk, bu mücadeleyi birlikte verdik. Güya adaleti sağlama adına “bir sağdan bir soldan” gençlerin asıldığı 12 Eylül’ü birlikte aştık. Beşli çetelerin milletin ensesinde boza pişirdiği 28 Şubat’ı birlikte aştık. “Ordu göreve” pankartlarıyla alenen darbe çığırtkanlığının yapıldığı günleri birlikte aştık. Vandalizm üzerinden meşru hükümetin devrilmeye çalışıldığı Gezi olaylarını birlikte aştık. 28 Şubat’tan 27 Nisan’a, 17-25 Aralık’tan 15 Temmuz ihanetine; millî iradeye yönelik girişimleri birlikte aştık.

Türkiye’ye ve özellikle Türk demokrasisine karşı kurulan tuzakların hepsini, Allah’a hamdolsun, sizlerle birlikte boşa çıkardık. Hak-İş’in 50 yıllık zorluklarla dolu yolculuğu, başarılı bir emek mücadelesi olmanın yanı sıra Türkiye’nin bagajlarından kurtulmasını da temsil ediyor. Bu gerçeği emin olun en iyi millet ve millî irade düşmanları biliyor.

Son yarım asırda özellikle 23 yılda maruz kaldığımız saldırıları püskürtüysek bunda sizlerin çok büyük payınız var. Köklerinize sahip çıktınız, emanete asla gölge düşürmediniz. Yarım asır önce bu çatıyı kuranların mirasına leke sürdürmediniz.

"1 MAYIS’TA MEYDANLARDA ÇATIŞMA ÇIKARAN KİMSE KALMADI"

Sendika üyeliği için zorunlu olan noter şartını kaldırarak sendikal örgütlenmenin önündeki en büyük engellerden birini bertaraf ettik. Sendikalı olma hakkı bulunmayan bazı mesleklerin ve statülerin sendikalı olmasını mümkün hâle getirdik. 1 Mayıs, biliyorsunuz, yıllarca bu ülkede gerilimlere konu oldu. 1 Mayıs’ı resmî tatil yaparak işçi bayramının kardeşçe ve dayanışma içinde kutlanmasına imkân tanıdık. Böylece bir istismar alanı daha kapandı. Artık marjinal grupların dışında 1 Mayıs’ta meydanlarda çatışma çıkaran kimse kalmadı.

Daha bunun gibi pek çok hakkı, reformu, yeniliği, hizmeti emekçilerimize kazandırmanın gururunu yaşadık. İktidara geldiğimiz günden beri sendikalarımızla her zaman diyalog içinde olmayı, sorunları masada çözmeyi hedefledik. İnşallah önümüzdeki dönemde de bu hassasiyetle yola devam edeceğiz.

"TEK HANELİ ENFLASYON HEDEFİ İÇİN ÖNÜMÜZDE YOL VAR"

Türkiye’nin 23 yılda elde ettiği tarihî başarılarının gerisindeki en büyük etken, istikrar ve güven ortamının siyasete ve topluma hâkim olmasıdır. Kelebek ömürlü hükümetlerin yerini liyakatli ve dirayetli kadrolar aldığında, ülkenin kısa sürede neleri başarabileceğini hep beraber gördük.

Sadece şu rakamlara bakmak bile, çoğu zaman karşıdan esen rüzgârlara rağmen Türkiye’nin katettiği mesafeyi görmeye kafidir: Ekonomide 23 senede yıllık ortalama yüzde 5,4 oranında büyüme kaydettik. 2002’de millî gelirimiz 238 milyar dolardı. Biz bunu 2024 yılında bir buçuk trilyon dolar sınırına getirdik.

Hepimizi sıkıntıya sokan hayat pahalılığı meselesini mutlaka çözeceğiz. Tek haneli enflasyon hedefimize ulaşmak için önümüzde kat etmemiz gereken bir yol olduğunun elbette bilincindeyiz. Ama bu yolu sabırla yürüyecek güç de irade de bizde hamdolsun mevcut. Allah’ın izniyle bu yolu yürüyecek ve hedefimize varacağız. Rabbim yolumuzu, bahtımızı açık etsin diyorum.

Bu düşüncelerle konfederasyonumuzun 50. yıldönümünü tebrik ediyor, sendikalarımıza, emekçilerimize, milletimize hayırlı olmasını diliyorum. Bu güzel buluşmaya vesile olan Hak-İş yönetimini tebrik ediyorum. Buradan tüm işçi kardeşlerimize, tüm çalışanlarımıza sevgilerimi, saygılarımı gönderiyorum. Tekrar görüşmek, tekrar hasbihal etmek duasıyla… Sizleri Allah’a emanet ediyorum. Sağ olun, var olun, sağlıcakla kalın.

sonbirsoz.com