İşte Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları:

Sayın bakanlar, sayın genel sekreter, aziz kardeşlerim, sizleri en kalbi duygularımla, hürmetle, muhabbetle selamlıyorum. İSEDAK Bakanlar Toplantısının 41'incisi vesilesiyle üç kıtanın güzel kalbi İstanbul'umuzda misafir bahtiyarlığını yaşıyorum. Programımızı teşrif eden her bir konuğumuza yürekten teşekkürlerimi sunuyorum. Türkiye'ye ve İstanbul'a hoş geldiniz. Sizlerin şahsında dünyanın farklı köşelerinde yaşayan her bir kardeşime buradan selamlarımı, sevgilerimi gönderiyorum.

Toplantı kapsamındaki istişarelerin ve alacağımız kararların ülkelerimiz ve İslam dünyası ile tüm insanlık için insanların hayırlara vesile olmasını diliyoruz. Cumartesi günü gerçekleşen organizasyon kapsamında pek çok panel, oturum açma ve yan etkinlik düzenlendi. Ekonomik ve mali iş birliğinden ulaştırma ve iletişim sürdürülebilir turizmden dijital dönüşüme farklı başlıklar altında fikir ve değerlendirmeler dile getirildi. Bunun için şahsım ve milletim adına canı gönülden teşekkür ediyorum.

Tüm bu çalışmaların aramızdaki kuvveti, muhabbeti ve dayanışmayı güçlendirmesini, münasebetlerimize katkı yapmasını temenni ediyorum.

Aziz kardeşlerim, son toplantımızdan bu yana Orta Doğu başta olmak üzere tüm dünyada tarihî gelişmelere şahitlik ettik. İSEDAK Başkanı sıfatıyla biliyorsunuz, yıllarca bu kürsüden sizlere Suriye halkının çektiği çilelerden bahsettim. Yaklaşık 14 yıl boyunca Suriyeli kardeşlerimiz çok ağır bedeller ödediler. Baas rejiminin ve terör örgütlerinin saldırılarında 1 milyona yakın Suriyeli kardeşimiz can verdi.

3,6 milyonu Türkiye’ye olmak üzere milyonlarcası başka ülkelere göç etmek, hicret etmek zorunda kaldı. Bu süreçte Suriyeli muhacirlere ensar bilinciyle ev sahipliği yaptık. Kardeşlik ve komşuluk görevimizi en güzel şekilde yerine getirmeye gayret ettik.

Allah’a hamdolsun, sonunda zafere ulaşan Suriyeli mazlumlar oldu. 14 yıl boyunca Suriye’yi kan gölüne çeviren mezalim, 8 Aralık Devrimi ile birlikte nihayet sona erdi. Ve Suriye Cumhurbaşkanı Sayın Ahmet Şara’nın dirayetli liderliğinde yeniden toparlanma sürecine girdi. Burada bir kez daha hürriyetleri için toprağa düşen Suriyeli kardeşlerimizi rahmetle yâd ediyor, Rabbim mekânlarını cennet eylesin diyorum.

Suriye’nin uzun bir aradan sonra İSEDAK Bakanlar Toplantısı’nda temsil edilmesinden büyük bir memnuniyet duyduğumu ifade etmek isterim. Türkiye olarak ulaştırmadan eğitime, güvenlikten ticarete, sağlıktan sosyal hizmetlere kadar Suriye halkına destek vermeye devam ediyoruz. Ülkenin siyasî birliği ve toprak bütünlüğünün korunması, tüm kesimleriyle Suriyeli kardeşlerimizin kalıcı refaha kavuşması noktasında teşkilatımızın ve İslam dünyasının desteği çok çok önemlidir. Suriye’nin bölge ekonomileriyle entegrasyonu hem Suriye’ye hem de bölgemize somut katkılar sunacaktır. En kritik ayağını teşkil eden ulaştırma projelerinin hayata geçirilmesi konusuna yoğunlaşmamız, şüphesiz hayati öneme sahiptir.

Şunu da büyük bir memnuniyetle ifade etmek istiyorum: Suriye’de ekonomik kalkınmanın önünde ciddi engel oluşturan yaptırımlar, bizim de gayretlerimizle hamdolsun peyderpey kalkıyor. Gelinen aşamada artık özel sektörün de yatırımlarını Suriye sahasına yönlendirmesini teşvik ediyoruz.

Komşumuz Suriye’nin yeniden ayağa kalkması, bir an önce eski günlerine kavuşması temel önceliğimizdir. Bu doğrultuda İSEDAK çatısı altında bugün Suriye’ye özel bir destek programını da başlatıyoruz.

Beşerî ve kurumsal kapasitenin güçlendirilmesine katkı yapacak bu programla; eğitim, uzman değişimi, ihtiyaç analizi ve fizibilite çalışmaları gibi alanlarda Suriye’ye proje destekleri sunacağız. Programın uygulama aşamasına üye ülkelerimizin inşallah çok kıymetli katkılar yapacağına inanıyorum.

Bugün ayrıca Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden gelen kardeşlerimiz de aramızda. Kendilerine de tüm kalbimle “hoş geldiniz” diyorum.

Kıbrıs Türk halkı, İslam dünyasının ayrılmaz bir parçasıdır. Özellikle bu kimliklerinden dolayı on yıllardır haksız, hukuksuz ve acımasız bir izolasyona tabi tutuldukları, ne yazık ki bir hunharca gelişmedir. Ama buna rağmen Kıbrıs Türkü kardeşlerimiz baskılara boyun eğmediler, kendi vatanlarında onurluca yaşama iradesinden vazgeçmediler, egemen eşitliklerini tartışma konusu yapmadılar.

Kurgulanan yeni emperyalist oyunda, Kıbrıs Adası’nın da menüye eklenmek istendiğine dair güçlü sinyaller alıyoruz. Teşkilatımızın Kıbrıs Türk halkıyla dayanışmasını daha da artırmasını bu bakımdan çok önemli görüyorum.

Sizlerden, Kıbrıs Türklerinin iki devletli çözüm temelinde yürüttükleri hak, özgürlük ve adalet mücadelesine daha fazla omuz vermenizi bekliyorum. İnşallah, anavatan ve garantör ülke olarak biz de Kıbrıs Türk halkını asla yalnız bırakmayacak, haklı davalarında daima yanlarında olacağız.

Kıymetli kardeşlerim, İslam dünyası olarak vicdan ve dirayetimizin, basiret ve metanetimizin sınandığı çok zorlu bir dönemi tecrübe ediyoruz. Bu dönemde birbirimize daha sıkı kenetlenmemiz, hepimizi ilgilendiren sorunların üzerine kararlılıkla ve sağduyuyla gitmemiz gerekiyor. Aramızdaki münasebetleri öyle bir seviyeye ulaştıralım ki, bu bina hep sağlam kalsın; sarsıntılardan, saldırılardan, kundaklamalardan hiçbir surette etkilenmesin.

Bunu özellikle şunun için söylüyorum kardeşlerim: Biliyorsunuz, Gazze geçtiğimiz iki yıl boyunca son asrın en vahşi, en barbar soykırımlarından birine sahne oldu. Çoğu çocuk ve kadın olmak üzere 70 binden fazla Filistinli, İsrail işgal güçlerinin katliamına uğradı. 170 bin kardeşimiz yaralandı. Dev bir enkaz yığınına dönüşen Gazze’de hâlâ ulaşılamayan şehit cenazeleri var.

On milyarlarca doları bulan büyük bir yıkım söz konusu. Enkazlar kaldırılsa bile, anne babaları gözlerinin önünde öldürülen masum çocukların yaşadığı travmanın izleri belki de hiçbir zaman silinmeyecek. Uluslararası kuruluşların kayıtsızlığının Gazzelilerin kalbinde açtığı yaralar da belki hiçbir zaman tam manasıyla iyileşmeyecek.

Bu gaddarlık ve soykırım hiçbir zaman unutulmayacak.

Burada şunun da altını çizerek ifade etmek durumundayım: Türkiye, İsrail saldırılarının başladığı ilk günden itibaren bu soykırıma en güçlü tepkiyi veren ülkelerden birisi olmuştur.

102 bin tonun üzerindeki insani yardımlarımızla, uluslararası platformlardaki girişimlerimizle, beynelmilel hukuk zemininde attığımız adımlarla zalimlerin karşısına dikildik. Kalıcı ateşkesin temini ve adil bir barışın sağlanması yolunda büyük çaba sarf ettik.

İslam İşbirliği Teşkilatı, Arap Ligi, Gazze Temas Grubu ve uluslararası toplumun vicdan sahibi üyeleri ile birlikte, Gazze’deki kardeşlerimizin uğradığı bu mezalimi uluslararası toplumun gündeminde tuttuk.

Bu çabalarımızın olumlu neticelerini de hamdolsun almaya başladık. Bizim de katkı sağladığımız, Mısır’ın ev sahipliğindeki Hamas–İsrail görüşmeleri ateşkesle sonuçlandı. Katar ve Mısır başta olmak üzere sürece destek veren bölge ülkelerinin tamamına bir kez daha şükranlarımı sunuyorum.

Bu örnek dayanışmayı, önümüzdeki dönemde çok daha güçlü bir şekilde, kararlılıkla sürdüreceğimize inanıyorum.

Aynı şekilde, Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Sayın Trump’a da ateşkesin tesisinde ortaya koyduğu iradeden ötürü tekrar teşekkürlerimi iletiyorum.

Hamas’ın anlaşmaya riayet noktasında oldukça kararlı olduğu görülüyor. Ancak İsrail’in bu konudaki sicilinin çok kötü olduğunu hepimiz biliyoruz. Çeşitli bahanelerin arkasına sığınıp gizlenerek, ateşkes anlaşmasından bu yana 200’ün üzerinde masumu katleden; işgal ve saldırılarına ara vermeyen bir yönetimle karşı karşıyayız.

Şurası bir gerçek ki yalnızca sivilleri değil, barışa giden yolu da hedef alan bu saldırılar, İsrail–Filistin meselesine adil ve kalıcı bir çözüm bulma arayışının önüne asla geçemeyecektir.

Geldiğimiz noktada Gazze halkına daha fazla insani yardım ulaştırmamız ve akabinde yeniden imar çalışmalarına başlamamız gerekiyor. İsrail hükümeti bunu da engellemek için elinden geleni yapıyor. Arap Ligi ile İslam İşbirliği Teşkilatı tarafından hazırlanan yeniden imar planının bir an önce hayata geçirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bilhassa teşkilat ve İSEDAK’ın Gazze’nin yeniden ayağa kaldırılmasında öncü bir rol oynaması elzemdir.

Ne Batı Şeria’nın ilhakına, ne Kudüs’ün statüsünün değiştirilmesine, ne de ilk kıblemiz Mescid-i Aksa’nın kutsiyetine zarar verme teşebbüslerine müsaade edemeyiz. 1967 sınırları temelinde, başkenti Doğu Kudüs olan; bağımsız, egemen ve coğrafî bütünlüğe sahip Filistin devleti kurulana kadar mücadelemizi hep birlikte sürdüreceğiz.

Bakan Tekin: 22 bin 487 öğrenci YLSY bursundan yararlandı
Bakan Tekin: 22 bin 487 öğrenci YLSY bursundan yararlandı
İçeriği Görüntüle

Kardeşlerim, Bu noktada Sudan’da 29 aydır devam eden çatışma ortamına da dikkatinizi çekmek istiyorum. Son günlerde El-Feşir’de sivil halka yönelik katliamları göğsünde taş değil kalp taşıyan hiç kimse kabul edemez. Buna sessiz kalamayız. Sudan’da akan kanın bir an önce durdurulmasında en büyük sorumluluk hiç şüphesiz İslam âlemine düşüyor. Müslümanlar olarak başkalarından medet ummak yerine sorunlarımızı kendimiz çözebilmeliyiz. Sudan'ın toprak bütünlüğünü, ülkelerini ve bağımsızlığını korumalıyız. Teşkilata üyeleri ile tüm ülkelerin kardeşlik hukuku çerçevesi içerisinde Sudan'dın barış, huzur ve güven iklimine kavuşması için elimizi taşın altına koymalıyız.

sonbirsoz.com