İşte Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları:
Aziz milletim, sayın başkan, değerli vekiller, TBMM yasama yılı açılışında sizleri en kalbi duygularımla selamlıyorum.
Her Meclis açılışında ilk günde, bundan 105 yıl önceki heyecanı hepimiz yaşıyoruz. Her Meclis açılışında ilk günde, bundan 105 yıl önceki heyecanı hepimiz yaşıyoruz. Halkın oyları ile seçilmiş ilk cumhurbaşkanı olarak sizinle aynı heyecanı yaşıyorum. 28. dönem 3. yasama yılı ülkemizde ve bölgemizde yoğun bir çalışma takvimine sahne oldu. Meclis'imiz faaliyetleri ile milletimizin iradesini en güzel şekilde temsil etti. Meclis'imizin tüm mensuplarına şahsım, ülkem, milletim adına teşekkür ediyorum. Önümüzdeki 10 ay boyunca teklifleri ile önergeleri ile, ufuk açıcı değerlendirmeleri ile her bir vekile şimdiden minnettarlığımızı iletiyorum.
Her zaman söylediğimizi gibi asıl olan milletin ve memleketin esenliğidir. Millete ve memlekete hizmet yolunda hepimiz biriz, beraberiz. Büyük ve güçlü Türkiye ülküsüne giden yolda hepimiz biriz, beraberiz. Memleketin hak hukukunu savunmada biriz, beraberiz. Vatanımız, bayrağımız ve mukaddes değerlerimiz için aynı şekilde biriz beraberiz.
Siyasette faklı kulvarlarda rekabet halinde olsak da söz konusu memleket olunca ortak paydada buluşmamız milli meseledir. Mesele Türkiye ise gerisi teferruattır. Bu anlayış ile hareket eden herkesin başımızın üzerinde yeri vardır. Milleti temsil gibi ulvi görevi icra eden vekillerimize çalışmalarında rabbimden başarılar niyaz ediyorum. Burası aynı zamanda demokrasimizin merkez üssüdür.
15 Temmuz gecesi savaş uçaklarının sonik patlamalarına ve tepesine yağan bombalara rağmen milletin emanetine sahip çıkan meclisimiz ikinci defa gaziliğe müşerref olmuştur. Darbe girişimini püskürterek dünya parlamentoları arasında adını onurla yazdırmıştır.Meşruiyetini doğrudan milletimizden alan TBMM daima hakkın haklının ve mazlumun yanında yer aldı. İsrail'in Filistin'de 2 yıldır sürdürdüğü soykırıma, devlet terörüne en güçlü tepki bu koltuklardan yükseldi. Milletimizin milletine tercüman olan meclisimiz 7 dildeki ortak bildiri ile farkını ortaya koydu. Soykırım hakkındaki tezkere zulme göz yumanlar için çok güçlü mesaj olmuştur. Filistin'i destekleyen parlamentolardaki çalışmaları meclisimizin bir diğer başarısıdır.
Filistinli mazlumlarla dayanışma sergileyen partilere ve vekillere kalpten teşekkür ediyorum. Geçen haftaki BM kurulu başta olmak üzere her platformda Filistin davasının gür sesi olduk. Şahsımızı ve ülkemizi hedef alan karalama kampanyalarına karşı izzetli duruşumuzu muhafaza ettik. İşgal kuvvetlerine kahramanca direnen Gazze'nin yiğit evlatlarını asla yalnız bırakmadık. Gazze'ye insani yardımlarımızı göndererek, İsrail ile ticareti 1.5 yıl önce keserek, soykırım davasına müdahil olarak Filistinlilerin yanında dimdik durduk.
Bu konuda haksız ve hadsiz eleştirilere maruz kalındığını görüyor ve bundan üzüntü duyuyoruz. Biz ve arkadaşlarımız birileri gibi Filistin davası ile 2 yıl önce tanışmadık, biz bu davaya ömrümüzü adadık. Son nefesimize kadar Filistin'in ve ilk kıblemiz olan Kudüs'ün hakkını korkusuzca savunacağız. Tarih bu omurgalı duruşumuz nedeni ile Türkiye'yi altın harflerle yazacaktır. Trump ile gerçekleştirdiğimiz görüşmede de Gazze gündemimizin ilk sırasındaydı. Çağrımızı yaptık ve duruşumuzu net biçimde ortaya koyduk. Savaşın kazananı adil barışın kaybedeni olmaz. Filistin barışı en fazla hak eden millettir. Gazze, kana gözyaşına ve yıkıma artık doymuştur. Bu utanç artık son bulmalıdır. Tek bir çocuğun daha hayattan koparılmasını istemiyoruz. Türkiye olarak bunun için çalışmaya tüm gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz. 1967 sınırlarında, başkenti Doğu Kudüs olan Filistin kurulana kadar mücadelemiz sürecek. Nasıl Suriye'nin özgürlüğünü görmeyi rabbim bize nasip ettiyse Gazze'de güzel günleri göreceğimize de tüm kalbimle inanıyorum. Gazzeli ve Filistinli kardeşlerimize buradan dayanılma mesajlarımızı gönderiyor ve bundan sonra da yanlarında olacağımızı önemle ifade ediyorum.
Sayın Bahçeli, geçtiğimiz yıl Terörsüz Türkiye için düşüncelerini paylaştı ve gerekli adımlar atılarak önemli mesafe atıldı. Terörsüz Türkiye'nin mimarlarından olan sayın Bahçeli'ye ülkem ve milletim adına teşekkürlerimi ifade ediyorum. Bu bir yıllık süreçte Türkiye'nin terörden arındırılmasında DEM Parti ve heyetine de şükranlarımı sunuyorum. Sayın Sırrı Süreyya Önder'i de buradan rahmetle anıyorum. Terör örgütü de feshini duyurmuş ve sembolik törenle silahlarını yakmış ve terör belası böylece bitme noktasına gelmiştir. Sürecin hassas olduğunun farkındayız. En başından beri olumlu bakıyor ve olumlu bakmak için çaba sarf ediyoruz. Türkiye Cumhuriyeti hiçbir dünyevi güç karşısında taviz vermez, diz çökmez ve egemenliğini asla pazarlık konusu yapmaz. Bazı partilerin tahrikleri ile zihinlerinde soru işareti oluşan vatandaşlarımız müsterih olsun. Hedefimiz terörün bitmesi ve kardeşliğin güçlenmesidir. TBMM'deki komisyon çalışmalarını tamamlayınca elimizde önemli doneler olacaktır. Önerilerin hayata geçirilmesi bir sonraki aşamayı teşkil edecek. Bu komisyon da göstermiştir ki silah ile çözüm olmaz. Her şey saygı çerçevesinde konuşulabilir, tartışılabilir ve istişare edilebilir. Milli dayanışma komisyonumuz bu olgunluğu sergilemiş ve Türkiye'nin bu olgunluğa eriştiğinin delili olmuştur. Komisyon üyelerine teşekkür ediyor bundan sonraki oturumlarında başarılar diliyorum.
Şu hususun altını özellikle çizmekte fayda görüyorum: Türkiye'nin güvenliği ile yakından alakalı meselelerde atacağımız adımlar, oluşan huzur ve kardeşlik ikliminden tamamen ayrı tutulmalıdır. Türkiye, Türkiye içindeki Kürtlerin anavatanı olduğu kadar Türkiye sınırları dışındaki Kürtlerin de en büyük, en samimi, en güvenilir hamisidir, kardeşidir, son günlerde kapısı çalınan ilk sığınağıdır. Bu, yüzyıllardır olduğu gibi bugün de, yarın da böyledir. İnşallah hiçbir zaman değişmeyecektir.
Sınırlarımızın ötesindeki Kürt kardeşlerimizin, bir takım terör örgütlerinin baskılarıyla Türk, Kürt, Arap, genel olarak Müslüman düşmanı bir takım ülke ve odaklar tarafından istismar edilmesine asla rıza göstermeyiz.
En başından itibaren Suriye’nin toprak bütünlüğünü güçlü şekilde destekliyoruz. Bugün de Suriye'nin bölünme planlarının en güçlü şekilde karşısındayız.
Gerek Suriye'nin toprak bütünlüğünü temin etmek, gerekse sınırlarımızın ötesinde herhangi bir terör oluşumunu engellemek amacıyla diplomasinin tüm kanallarını devreye almış durumdayız. Bu kanalları kullanmayı sabırla, samimiyetle ve sağduyuyla sürdürüyoruz. Diplomatik girişimler cevapsız kalırsa Türkiye'nin pozisyonu da, politikası da bellidir. Türkiye, Suriye'de bir dejavu yaşanmasına izin vermeyecektir.
Bu irkeli tavrımız, Kürt kardeşlerimiz dâhil, Suriye halkının aleyhine değil; tam tersine onların lehinedir. Bölgemizi terör belasından kurtarmaya dönük bir tavırdır. Tekrar altını çizerek söylüyorum: Türk, Kürt, Arap, Sünni, Şii, Alevi, Nusayri… Etnik köken, dil, mezhep ayrımı yapmadan hepimiz ortak bir geleceğin yolcularıyız. Bu yolculukta bizim ezeli ve ebedi kardeşliğimiz, evelallah her türlü engeli aşacak kudrettedir.
Akılselim ile hareket edildiğinde, bin yıllık ortak maziden beslenen bir gelecek tasavvuruyla yaklaşıldığında evelallah her sorunu çözer, her oyunu bozarız. Biz birbirimize bir duvarın tuğlaları gibi kenetlendiğimizde, bölgedeki sıkıntılar tek tek çözülecek, bölge kalıcı barış ve huzura kavuşacaktır. Aramıza simsarların girmesine göz yumduğumuzda ise coğrafyamızda kan, gözyaşı, çatışma, zulüm eksik olmayacaktır.
Nasıl ki Türk, Kürt, Arap Sultan Alparslan'ın, Selahaddin Eyyubi'nin, Sultan Fatih'in ordusunda omuz omuza verip zaferler kazandıysa; nasıl ki Çanakkale'de Türk, Kürt, Arap birlikte İslam toprağını kahramanca savunduysa; inşallah yarın da ebediyen Türk-Kürt-Arap ittifakı coğrafyanın barışını, huzurunu, kalkınmasını, refahını birlikte temin ve tahkim edecektir.
Burada ekonomiye dair bazı rakamları sizlerle paylaşmak istiyorum. Değerli milletvekillerimiz, önceliğimiz halkımızın hayat pahalılığı sorununu kalıcı olarak çözmektir. Ağustos ayında son 45 ayın en düşük enflasyonunu görerek önemli bir dönüm noktasına ulaştık. Enflasyonu bu yılın sonunda %30’un altına, 2026 yılında ise %20’nin altına indirmeyi planlıyoruz.
Bütçe açığımızın millî gelire oranını bu yıl %3,6’ya, 2026’da ise %3,5’a indirmeyi öngörüyoruz. İhracat tarafında da hamdolsun gayet iyi gidiyoruz. Ağustos ayında yıllık bazda ihracatımız 269 milyar doları aştı. Altın ithalatının yüksek düzeyde seyretmesine rağmen dış dengemiz hızla iyileşti. 2025 yılını millî gelire oranla sadece %1,4’lük bir cari açıkla kapatmayı ümit ediyoruz.
Dış kaynaklara erişim noktasında da çok ciddi kazanımlar elde ettik. Gerek bankacılık, gerekse reel sektörümüz için finansmana erişim hem kolaylaştı hem de maliyetler belirgin şekilde geriledi. Dış borcumuzun millî gelire oranı son 14 yılın en düşük seviyesine indi. Öte yandan rezerv yeterliliği noktasında da tarihi başarılara imza attık. Merkez Bankamızın rezervleri 179 milyar dolara ulaştı, giderek yükseliyor.
Programımızın etkisiyle risk primimiz ve borçlanma maliyetlerimiz geriledi. Türk lirasına olan güven her geçen gün artmaya başladı. Küresel ekonomideki belirsizliklere, ticaret ortaklarımızdaki düşük büyüme oranlarına rağmen Türkiye ekonomisi hamdolsun büyümesini sürdürdü. 2025’in ilk yarısında yıllık büyümemiz %3,6 olarak gerçekleşirken, millî gelirimiz yıllıklandırılmış bazda 1,5 trilyon dolara yaklaştı.
Üretim cephesinde ise zirai dona bağlı olarak daralan tarım sektörü hariç tüm sektörlerde katma değer artışı kaydettik. İmalat sanayimiz son 12 çeyreğin en yüksek performansını sergiledi. Tüketimle yatırım arasındaki denge korunurken, istihdam tarafında da son derece olumlu gelişmeler yaşandı. İşsizlik oranımız tam 28 aydır tek hanelerde seyrediyor.
Bir başka güzel gelişmeyi, bir başka rekor seviyeyi turizmde gördük. 2025 yılında ilk 6 ayda 25,8 milyar dolar gelirle tüm zamanların ilk 6 aylık gelir rekorunu kırdık. 2025 yıl sonunda 64 milyar dolar turizm gelirine emin adımlarla ilerliyoruz.
Aynı başarı hikâyesini, sağlıkta, eğitimde, ulaştırmada, enerjide, sosyal politikalarda, tarımda, sanayide, özellikle savunma sanayinde de görmek mümkündür. Türkiye, bütün bu alanlarda kendisiyle yarışarak kısa sürede çok büyük atılımlara imza atmıştır.
Yakaladığımız bu güçlü ivmeyi hızlandırarak sürdüreceğiz. Son olarak yapısal reform gündemimize de kısaca değinmek isterim. 2026 senesi, Türkiye ekonomisinde adeta bir reform yılı olacak. Sanayiden teknolojiye, tarımdan enerjiye, ekonomimizin tüm alanlarında büyük bir dönüşüm başlatıyoruz. Yerel yönetimlerde mali disiplini güçlendirecek adımları da devreye alarak kamuda şeffaflığı, hesap verebilirliği ve verimliliği daha da pekiştireceğiz. Ülkemiz, milletimiz ve ekonomimiz için şimdiden hayırlı, uğurlu olsun.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, bizler hepimiz burada, her seçimde sandıkları demokrasimizin bayram yerine çeviren on milyonların takdir ve teveccühü ile bulunuyoruz. Türkiye’de tek bir meşruiyet kaynağı vardır, o da aziz milletimizin tertemiz iradesidir.
Biz, siyaset sahnesine ilk çıktığımızdan beri meşruiyetin kaynağı millettir dedik ve millet egemenliğini en güçlü şekilde tesis etmeye çalıştık. Yarım asra yaklaşan siyasi hayatımız boyunca girdiğimiz tüm mücadeleleri daima sandıktan çıkan iradeden aldığımız icazet ve yetki ile yürüttük.
Bakınız, bu ülkede bir dönem egemenlik kâğıt üzerinde millete ait olsa da hakikatte sermayenin, medyanın ve mütegallibenin tasallutu altındaydı. Vesayetin kılıcı yıllarca millî iradenin tepesinde sallanmaya devam etti. Hâkimiyeti imtiyazlıların elinden aldık, asıl sahibi olan millete teslim ettik. Bunun için gerçekten çok çalıştık, çok mücadele verdik, çok ciddi bedeller ödedik. Nice saldırıları göğüslemek zorunda kaldık. Ama sonuçta Türkiye’de milletin iradesini her alanda egemen kıldık.
Şunu bugün bir kez daha açık açık söylüyorum: Türkiye’de gücünü halktan almayan ayrıcalıklara yer yoktur. Türkiye’de siyasette, hukukta, ekonomide, kamuda, sosyal ve gündelik hayatta milletin iradesine dayanmayan imtiyazlara yer yoktur, inşallah hiçbir zamanda olmayacaktır.
Egemenliğin kaynağı milletin iradesidir. Millet de bu iradesini yürütmede seçilmiş Cumhurbaşkanı, yasamada milletvekilleri aracılığıyla kullanır. Bazı muhalefet aktörlerinin belli periyotlarla, özellikle ortaya dökülen kimi skandalları perdelemek için gündeme getirdiği suni tartışmalar, milletimizin 14-28 Mayıs seçimlerinde ortaya koyduğu iradeye saygısızlıktır.