I Z M I R K O R F E Z I N I K O K U T A N S I Y A N O B A K T E R I L E 874719 259843I Z M I R K O R F E Z I N I K O K U T A N S I Y A N O B A K T E R I L E 874718 259843I Z M I R K O R F E Z I N I K O K U T A N S I Y A N O B A K T E R I L E 874721 259843I Z M I R K O R F E Z I N I K O K U T A N S I Y A N O B A K T E R I L E 874716 259843

Dr. Yurga, "Siyanobakteriler, diyatom ve dinoflagellatların çoğalmaları toplu balık ölümlerine sebep oldu. En dayanıklı balıklar olarak bilinen kıkırdaklı balıklar bile 2025 yılı başlarında bu toplu balık ölümlerinden etkilendi. Böyle bir ortamda kirlilik azaltılmadığı sürece koku devam edecektir" dedi.

MSB'den ‘Barış Gücü’  Bağlamında "Türk Askeri Ukrayna'ya Gidecek mi?" İddiasına Yanıt Geldi
MSB'den ‘Barış Gücü’ Bağlamında "Türk Askeri Ukrayna'ya Gidecek mi?" İddiasına Yanıt Geldi
İçeriği Görüntüle

İzmir Körfezi'nde geçen yıl toplu balık ölümleri sonrası bölgede hakim olan pis koku, bu yıl da duyulmaya başladı. Körfezde bu yıl toplu balık ölümlerine rastlanmazken pis koku, hava sıcaklığının artmasıyla yeniden ortaya çıktı. Bölgeye zaman zaman hakim olan kötü koku ve körfezin durumuna ilişkin değerlendirmede bulunan EÜ Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Levent Yurga, "İzmir Körfezi 1990'lardan itibaren sanayileşme, evsel ve sanayi atıklarının foseptik olarak denize serbestçe akıtılması yüzünden kötü kokmaya başlamıştı. 'Islah' adı altında dere diplerinin betonla kaplanması gibi yanlış bir çözümle işe başlandı. Daha sonra İzmir Büyükşehir Belediyesi 2000'lerde Büyük Kanal Projesi'ni başlattı. Böylece evsel ve sanayi atıkları yapılan biyolojik arıtma tesislerine yöneltildi. Ayrıca körfez suyu akıntısının önünde bir baraj gibi duran Ragıp Paşa Dalyanı kaldırılınca körfez kendini akıntılarla temizlemeye başladı. Hem Büyük Kanal Projesi'nin yapılışı hem de Ragıp Paşa Dalyanı'nın yıkılması, körfezde gözle görülür, belirgin bir temizlenmeyi başlattı. Dış körfezdeki deniz çayırları, deniz tavşanları, deniz atları, tüplü boru kurtları gibi denizin temiz bölgelerinde yaşayan canlılar orta ve iç körfeze doğru yayılarak ilerlemeye başladı. 2020'lerin başlarına kadar bu temizlenme ve tür çeşitliliği artarak sürdü" ifadelerini kullandı.

'BESLEYİCİ TUZLAR YÜZÜNDEN AŞIRI ÇOĞALDILAR'

Artan nüfus ile orantılı olarak arıtma tesislerinin kapasiteleri hızlı bir şekilde arttırılamadığından, körfezde tekrar kirliliğin artmaya başladığını belirten Dr. Yurga, "Gemilerin ballast tankları ile gelen omurgalı ve omurgasız hayvanların yanında, fitoplankton grubu olan bazı dinoflagellat türleri de körfeze geldi. Bunlar deniz suyundaki kirlilik içerisindeki besleyici tuzlar yüzünden körfezde aşırı çoğalmaya başladı. Özellikle 2023-2024 arası tüm körfezi kaplayarak sudaki oksijen seviyelerini düşürdüler ve oksijensizlik yüzünden toplu balık ölümlerine sebep olmaya başlayarak yerel yönetimlerin ve bilim insanlarının dikkatini çekmeye başladı. Kirliliği azaltmak yerine yanlış yönlendirmeler sonucu dinoflagellat türlerinin üremelerinin baskılanması ya da öldürülmesi nedeniyle körfezdeki denizel ekosistemin dengesi bozuldu" dedi.

‘KİRLİLİK AZALTILMLI’

Dr. Yurga, sözlerini şöyle sürdürdü: "Siyanobakteriler, diyatom ve dinoflagellatların çoğalmaları toplu balık ölümlerine sebep oldu. En dayanıklı balıklar olarak bilinen kıkırdaklı balıklar bile 2025 yılı başlarında bu toplu balık ölümlerinden etkilendi. Böyle bir ortamda kirlilik azaltılmadığı sürece koku devam edecektir. Kokunun kaynağı hem ölü planktonik organizmaları hem de ölü omurgalı, omurgasız hayvanları çürüten bakterilerdir. Düşük oksijen seviyelerine sebep olan kirlilik yüzünden çürük yumurta kokusuna benzeyen, İzmirlilerin 1990'ların başlarından itibaren tanıdığı, bildiği o hidrojen sülfür kokusu yeniden duyulmaya başlandı. Körfezdeki besleyici tuzların artışıyla çoğalan deniz marulları gibi deniz bitkilerinin güneşin etkisiyle deniz suyu yüzeyinde çürümeye başlamalarından doğan koku, diğerine karıştı."

'DENİZ MARULLARINI TOPLAMAK YANLIŞ'

Kokunun en önemli kaynaklarından birinin de Gediz Deresi eski kolları ile diğer derelerden gelen kirlilik olduğunu söyleyen Dr. Yurga, "Bu derelere atık boşaltan sanayi tesislerinin biyolojik filtre takması ve bu takılan filtrelerin ciddi bir şekilde denetlenmesi gerekmektedir. Ayrıca dinoflagellat türlerinin çoğalmalarını baskılamak, öldürmeye çalışmak, ultra sesle patlatmak, toksik kil tozu serpmek ve diğer kısa vadeli çözümler körfezdeki canlılığa yarar değil zarar getirecektir. Ayrıca, toksik bir türü sırf aşırı çoğalıyor diye toksik bir kil tozuyla öldürmeye çalışmak mantıksızdır. Bazı dinoflagellatlar kist oluşturarak deniz dibine çöküyor. Her seferinde yeniden çoğaldıklarından bunları sürekli baskılamak için yüzbinlerce ton kil tozu gerekir. Atılan kil tozları da dipte çamur olarak birikir. Ayrıca çok sayıda canlıya koruma alanı sağlayan deniz marullarını toplamak da yanlıştır. Körfezin oksijenlenmesini de sağlayan bu bitkiler, halkın yürüdüğü, dinlendiği yerlere yakın bölgelerden toplanabilir. Körfezin kokmamasını sağlamak için yapılacak ilk ve tek iş, sadece kirliliği durdurmak olmalıdır" ifadelerini kullandı.

'EKOSİSTEMİ BOZUYORUZ'

Kokunun ve toplu balık ölümlerinin sebebini, tüm dünyada ölçülen ve izlenen deniz suyu sıcaklıklarındaki artışa bağlamanın kolaycılığa kaçmak olduğunu dile getiren Dr. Yurga, "Körfezimizde aşırı balık avcılığı olmasaydı ekosistemi dengeli bir körfezimiz olurdu. Yumurtalarından çıkan balıklar, büyük sürüler oluşturarak çeşitli bakteri planktonla beslenen denizanaları ve deniz kestanesi larvalarını tüketecekti. Böylece, denizanası aşırı çoğalmayacaktı. Ekosistem düzgün ve dengeli ise denizlerdeki canlı türleri arasında da bir denge oluyor. Hem aşırı balık avcılığı yaparak hem de artan nüfusumuzla İzmir Körfezi'ni kirleterek ekosistemi bozuyoruz. Ekosistemi bozan kirliliği durdurmaya yönelmek yerine, bozuk ekosistemin cevabı olan aşırı çoğalmaları durdurmaya çalışmakla zaman kaybediyoruz. Gelecekte çocuklarımıza tertemiz bir körfez bırakmak istiyorsak uzun vadeli çözümlere odaklanmalıyız" diye konuştu.

sonbirsoz.com