Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı Suat Kılıç, Genel Başkan Fatih Erbakan başkanlığında gerçekleştirilen Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısı sonrası açıklamalarda bulundu. Kılıç, “Bugün 1 Mayıs. Emeğin ve emekçinin bayramı. Çalışanlarımızın 1 Mayıs emek ve dayanışma gününü kutluyoruz. Emekçinin emeğinin karşılığını alabildiği her gün bayramdır. Emeğin alın terinin karşılığını bulmasını temenni ediyoruz. 1 Mayıs emek ve dayanışma gününde bir aylık asgari ücret 22 bin 104 lira. Dört kişilik bir aile için açlık sınırı Nisan ayı sonu itibariyle yirmi 24 bin lira. Asgari ücretin açlık sınırının altında kaldığı bir bayram ne kadar bayramdır? Bunun takdirini çalışanlarımıza bırakıyoruz. Asgari ücretli çalışanın 1 gram altın alabilmek için 5,5 günlük ücretini hiç dokunmadan biriktirmesi gerekiyor. 1 gram için 5,5 gün. Ondan sonra soruyorlar. Gençler neden evlenmiyor? Neden evlensin? Nasıl evlensin? Neyle evlensin? Bugün 1 Mayıs. Emeğin ve emekçinin bayramı. Yoksulluk sınırı Türk-İş Nisan verilerine göre 78 bin 292 lira. Burada yoksulluk sınırı var. 30 günlük Nisan ayında dört kişilik bir ailenin kira dahil geçirmesi için minimum rakam 78 bin 292 lira. Yoksulluk sınırı. Açlık sınırı, 24 bin 35 lira. 22 bin 104 lira olan asgari ücretin tam 2 bin lira üzerinde. Ve bugün 1 Mayıs Emek Bayramı. Bu rakamlar Türk-İş'in verileri. Spekülatif rakamlar değil. Ve esasında hükümetle toplu görüşmelere oturan, asgari ücret tespit komisyonuna oturan kurum da aynı zamanda bu rakamları önümüze getiren Türk-İş Konfederasyonu” diye konuştu.
Kılıç, “Haftalardır Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin yalnızlığına dikkat çekiyoruz. Böyle bir dönemde TEKNOFEST 2025’in Lefkoşa Ercan Havaalanı'nda yapılacak olmasını olumlu bir karar olarak değerlendiriyoruz. Bu vesileyle Kıbrıs'a toplanacak olan Türk dünyası Aksakallılar Konseyi'ne de açık bir çağrımız var. Aksakallılar Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin Türk devletleri topluluğu tarafından resmen tanınması yönünde bir tavsiye kararı almalı ve Rum Yunan cephesinin egemenlik oyunlarını bozmalıdır. Yarın Aksakallılar için Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti günüdür. Bir kere yükselen bayrak bir daha inmez. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin bayrağı bir defa yükselmiştir ve bir daha inmeyecektir. Rum kesimini 1990’lı yıllarda tanıyan Asya Türk Devletleri'nin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni de bugün tanımaları elzem bir durumdur. Türkiye Cumhuriyeti bu yönde bütün inisiyatiflerini kullanmalı, ağırlığını ortaya koymalı, abiliğin gereğini ana vatan olarak yapmalıdır. Türkiye Cumhuriyeti'nin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni teşvik etmesi gereken bir diğer adım da adadaki İsrail firmalarının gayrimenkul faaliyetlerinin durdurulması yönünde olmalıdır. Bildiğiniz gibi yüzlerce İsrail firması on binlerce konut üretiyor Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde ve İsrail Devleti bu konutların alınması için İsrail vatandaşlarına özel koşullarla krediler sağlıyor. Yani Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bugün ortaklaşa bu adımı atmadığı takdirde yakın gelecekte Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin demografik yapısında hem de İsrail lehine bir denklem bozulması söz konusu olacaktır” dedi.
Kılıç, sözlerini şöyle tamamladı:
“İstanbul Türkiye'nin en kalabalık kenti ve İstanbul aynı zamanda dünyanın en kalabalık kenti, İstanbul dünyada trafikte en fazla zaman harcanan şehir durumunda. İstanbul'un mevcut nüfusunu bile yönetebilmek trafiğini yönetebilmek imkansızken İstanbul nüfusunu en az yüzde 30 arttıracak Kanal İstanbul Projesi son derece yanlış bir projedir. Kanal İstanbul Projesi'ne kesin bir dille karşı çıkıyoruz. İstanbul'un adalaştırılmasını meteorolojik olarak da yer bilim hareketleri bağlamında da deniz suyu hareketleri ve akışkanlığı bağlamında da mülkiyet hakları bağlamında da son derece yanlış bir yaklaşım olarak değerlendiriyoruz. İnsanlığın var oluşundan bugüne İstanbul bir yarım adadır. Avrupa ve Asya'dan oluşan bir yarım adadır. Bu yarımadayı adalaştırmak İstanbul'u yok saymaktır. Statüsünü değiştirmektir. Dolayısıyla Kanal İstanbul Projesi'ne Yeniden Refah Partisi olarak kesin ve net bir şekilde karşıyız. İstanbul'un gündemi kanal değil, depremdir. Ya kanal ya İstanbul tercihini kullanmak zorundayız. Zira Kanal İstanbul için düşünülen kaynaklar depreme yönelik kentsel dönüşümlere aktarılmadığı takdirde olası bir büyük afeti Allah korusun, İstanbul'un neyle karşı karşıya kalacağı bilinmiyor; kâbus senaryolarını buradan bir daha zikretmek istemiyorum. Gündemi İstanbul'un kanal değil, depreme hazırlıktır. Bu konuda herkesin birlikte hareket etmek mecburiyeti vardır. Devlet ve belediyeler birlikte hareket etmek zorundadır. İstanbul'da bir kanal projesine onay verip vermediğine aynı zamanda İstanbullulara da danışmak lazımdır. Hani doğruya doğru yanlışa yanlış diyoruz. Az önce hükümetin Kıbrıs'a planladığı Teknofest’i desteklediğimizi doğru bulduğumuzu ifade etmiştim. Şimdi de şunu ifade edeyim. Ana muhalefet partisinin ‘İstanbul kanalı referanduma sunulmalı’ yaklaşımını da bu anlamda doğru bir yaklaşım olarak değerlendiriyoruz. İstanbul'da yaşayan herkes Türkiye Cumhuriyeti kimlik numaralarıyla elektronik ortamda bu oylamaya katılabilir ve reyini ortaya koyabilir. Böylece de kaynak israfına gerek kalmaz. Hükümet de 15 yıl önce verdiği bir sözü tutmak zorunda kendisini hissetmiş durumda kalmaz.”
sonbirsoz.com