Yükseköğretim Kurulu olarak yapay zekanın akademik çalışmalarda kullanılmasını etik veya ahlaki bir mesele olmanın ötesinde, hukuki bir sorumluluk alanı olarak da görmekteyiz. Tez, makale ve tüm akademik çalışmalarda, yapay zekanın hangi ölçülerde ve hangi kurallar çerçevesinde kullanılacağını belirleyen bir mevzuatı hayata geçirmeye hazırlanıyoruz” dedi.
Bursa Uludağ Üniversitesi’nde (BUÜ) 7-9 Kasım tarihleri arasında yapılacak olan 9’uncu Uluslararası Öğrenci Bilimleri Kongresi, Prof. Dr. Mete Cengiz Kültür Merkezi’ndeki açılış töreniyle başladı. Törene YÖK Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar, Yurt Dışı Türkler ve Akraba Toplulukları (YTB) Başkanı Abdulhadi Turus, BUÜ Rektörü Prof. Dr. Ferudun Yılmaz, Bursa Teknik Üniversitesi (BTÜ) Rektörü Naci Çağlar, AK Parti Bursa Milletvekili Refik Özen ve öğrenciler katıldı. Açılışta konuşan YTB Başkanı Abdulhadi Turus, yapılacak olan kongrenin çok önemli olduğunu belirterek, “Burada bilimle insani nitelikleri birbirine meç etmiş en az bin tane öğrencimiz var. Bu topraklarda sadece bilimsel veriler konuşulmuyor. Bu topraklarda eğitim aldığınız zaman, mazluma sahip çıkma niteliğiniz artıyor. Bu topraklarda eğitim aldığınız zaman, haklının yanında durmak, hakkı haykırma niteliğiniz artıyor. Bu yüzden biz bu kongrenin asli unsurunu, bu kongrenin çıktısını, hakkın yanında duran, mazlumun yanında duran bu medeniyetin bir parçası olarak gördüğümüz uluslararası öğrencilerle birlikte yapma arzusu olarak görüyoruz” ifadelerini kullandı.
‘KARŞI TARAF BİLİMLE ÇOCUKLARI AĞLATAN SİSTEMATİKLE DEVAM EDİYOR’
Dünyadaki mazlumlara sahip çıkmaya devam edeceklerini ifade eden Turus, “Niye bunu yapıyoruz dediğimizde, Gazze’deki çocuklar ağlamasın diye yapıyoruz. Niye böyle bilimsel bir kongre yapıyoruz dediğimizde karşı taraf, yani hani o medeniyet unsurlarına sahip olduklarını iddia eden ülkelerin bilimsel kongreleriyle karşılaştırdığımız zaman, biz bilimin çocukların ağlamaması için, insanların mutlu olması için yapıldığına inanan taraftayız. Ama maalesef karşı taraf bilimle çocukları ağlatan, ülkeleri yok eden ve anneleri ağlatan bir sistematikle devam ediyor. İşte bu kongre asli unsuru, asıl sebebi. Biz dünyanın dört bir tarafındaki mazluma sahip çıkmaya devam edeceğiz, biz dünyanın dört bir tarafındaki uluslararası öğrencilerle bu haklı davanın savunucusu olacağız” dedi.
‘FİLİSTİNLİ ÖĞRENCİLER VE AKADEMİSYENLERE ÜNİVERSİTELERİMİZİN KAPILARINI AÇTIK’
YÖK Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar da İsrail’in Gazze’deki katliamına değinerek şunları söyledi:
“Gazze’de 2 yıl boyunca çocuk, yaşlı, kadın ya da erkek ayırt etmeksizin, masum Filistin halkına yönelik, İsrail tarafından işlenen soykırım, hepimiz için büyük bir üzüntü vesilesi olmuştur. İsrail’in acımasız saldırıları sonucunda yaklaşık 70 bin masum insan hayatını kaybetmiş, milyonlarcası da yerinden edilmiş ve son derece ağır koşullar altında yaşamaya mecbur bırakılmıştır. Özellikle okulların ve üniversitelerin hedef alınması sonucu, Filistinli gençlerin eğitim hakları adeta gasp edilmiştir. Geçtiğimiz yıllar içerisinde yaşanan vahşete barışçıl bir şekilde tepki gösteren ya da Gazze için adalet çağrısı yapan çok sayıda öğrenci ve akademisyen, Amerika Birleşik Devletleri ve kimi Avrupa ülkelerinde, baskıyla, sansürle ve hukuki yaptırımlarla karşı karşıya kalmıştır. Bu süreçte okullarıyla ilişiği kesilen öğrenciler, görevlerine son verilen akademisyenler olduğunu da büyük bir üzüntüyle müşahede ettik. Türkiye mazlumun ve mağdurun yanında durmayı her zaman insani ve vicdani bir sorumluluk olarak görmüştür. Bu anlayışla Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın tensipleriyle, Filistinli öğrenciler ve akademisyenler başta olmak üzere, Gazze konusunda insani duruşları nedeniyle baskıya uğrayan herkese üniversitelerimizin kapılarını sonuna kadar açma kararı aldık.”
‘YÖK OLARAK BELİRLEDİĞİMİZ HEDEFLERDEN BİRİ ULUSLARARASILAŞMAK’
Yükseköğretim Kurumları’nın çağın ihtiyaçlarına cevap verebilmek için hızlı, esnek, yenilikçi ve vizyoner bir yapıya sahip olması gerektiğini belirten Prof. Dr. Özvar, “Türk yükseköğretim vizyonu, erişilebilirlik, kapsayıcılık, kalite, yenilikçilik ve mükemmeliyet üzerine bina edilmiştir. Ortaya koyduğumuz stratejik çerçeveyle Türkiye, dijital açıdan gelişmiş altyapısı, uluslararası rekabet gücü ve sürdürülebilir uygulamalarıyla, küresel bir aktör konumuna gelmiştir. Bu anlayışla YÖK olarak belirlediğimiz başlıca hedeflerden biri, uluslararasılaşmadır. Bu hedefin en önemli unsurlarından biri de hiç şüphe yok ki uluslararası öğrencilerdir ve bunların sayılarının artırılmasıdır. UNESCO verilerine göre ülkemiz, 198 ülkeden yaklaşık 360 bin uluslararası öğrenciye ev sahipliği yapmakta ve bu bakımdan dünyada 6'ncı sırada yer almaktadır. Hedefimiz uluslararası öğrenci sayımızı orta ve uzun vadede daha da arttırabilmek, ülkemizi yükseköğretimde daha güçlü küresel bir aktör haline getirebilmektir” diye konuştu.
‘AVRUPA YÜKSEKÖĞRETİM ALANI’NIN EN BÜYÜK KAPASİTELERİNDEN BİRİNE SAHİBİZ’
Yükseköğretim Kurulu olarak üniversitelerin uluslararası görünürlüğünü artırmak, onları küresel rekabete hazırlamak ve uluslararası akademik hareketliliği güçlendirmek için kapsamlı çalışmalar yürüttüklerini söyleyen Prof. Dr. Özvar, “Uluslararası iş birlikleri, eğitim kalitesini, kültürel etkileşimi ve bilimsel üretimi arttırır. Ülkeler arasındaysa dostluk köprüleri kurar. Ortak projeler, öğrenci ve akademik personel değişim programları, ortak akademik birimler ve bütünleşik programlar hem akademik hem insani ilişkiler bakımından fevkalade kıymetlidir. Bu anlayışla ülkemiz yükseköğretim alanında çok boyutlu uluslararası ilişki ve iş birliklerini başarıyla yürütmektedir. Türk yükseköğretim sistemi 208 üniversitesi, 7 milyona yaklaşan öğrencisi ve 185 binin üzerinde akademik personeliyle Avrupa Yükseköğretim Alanı'nın en büyük kapasitelerinden birine sahiptir. Bu kapasiteyle birlikte Türkiye, Avrupa Yükseköğretim Alanı'nda kalite güvencesi ve akreditasyon konusunda da yüksek standartlara sahiptir. Yükseköğretim Kalite Kurulumuz, 2025 yılı itibarıyla üniversitelerimizin büyük kısmını Kurumsal Akreditasyon Programı kapsamında değerlendirmiştir. 2027'ye kadar tüm üniversitelerimizin değerlendirme süreçlerinin tamamlanması ve raporların Avrupa Yükseköğretim Kalite Güvencesi Tescil Kuruluşu veri tabanında yayınlanması hedeflenmektedir. Bu süreç, hem yükseköğretim sisteminin uluslararası standartlarla uyumunu görünür kılmakta hem de üniversitelerin küresel bilim ağına entegrasyonunu güçlendirmektedir” dedi.
‘YAPAY ZEKADAN ELDE EDİLEN ÇIKTILAR AKADEMİK OLARAK ANLAM İFADE ETMEZ’
Akademik çalışmalarda üretken yapay zekanın kullanımına ilişkin de değerlendirmelerde bulunan YÖK Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar, şunları söyledi:
“Bilindiği üzere yapay zeka, günümüz dünyasında öğrencilerin, akademisyenlerin ve araştırmacıların akademik üretimlerinde sıklıkla başvurmaya başladıkları bir araç haline gelmiştir. Bu gerçekliğe günlük hayatımızda hepimiz yakından tanık oluyoruz. Ancak bir hususa özellikle dikkat etmemiz gerekiyor. Yapay zeka araçları bir rehber veya öğretici olmadığı gibi, bilginin asli kaynağı da değildir. Bu teknolojiler insan aklının ve bilimsel emeğinin ürettiği bilgiyi işlemeye yardımcı olan bir vasıtadır. Dolayısıyla, yapay zekadan elde edilen çıktılar insan değerlendirmesi, doğrulaması ve sorumluluğu olmadan akademik açıdan hiçbir anlam ifade etmez. Bu bakımdan biz Yükseköğretim Kurulu olarak yapay zekanın akademik çalışmalarda kullanılmasını etik veya ahlaki bir mesele olmanın ötesinde hukuki bir sorumluluk alanı olarak da görmekteyiz.”
‘AMACIMIZ YAPAY ZEKAYI SINIRLAMAK DEĞİL’
Prof. Dr. Özvar, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Üretken yapay zeka, tez, makale ve diğer bilimsel çalışmalarda araştırma süreçlerini destekleyebilir, veri analizinde katkı sağlayabilir. Fakat hiçbir şekilde bir öğrencinin ya da araştırmacının uymak zorunda olduğu bilimsel sorumlulukları üstlenemez. Geçmişte olduğu gibi dijital çağda da akademisyen veya öğrenci, kullandığı yapay zekanın ürettiği verilerin doğruluğundan, akademik etikle uyumundan ve hukuki sonuçlarından bizzat sorumlu olmaya devam edecektir. Bu hususa lütfen dikkat ediniz. Geçtiğimiz yıl ‘Üretken Yapay Zeka Kullanımına Dair Etik Rehber’ ile yapay zekanın bilimsel araştırma ve yayın süreçlerinde nasıl kullanılabileceğine dair genel bir çerçeve kamuoyuyla paylaşmıştık. Bugün ise bu adım daha da ileri taşıyor, tez, makale ve tüm akademik çalışmalarda, yapay zekanın hangi ölçülerde ve hangi kurallar çerçevesinde kullanılacağını belirleyen bir mevzuatı hayata geçirmeye hazırlanıyoruz. Hazırlanan yönetmelik ve yasal düzenlemeler, kısa süre içinde yürürlüğe girecek ve yükseköğretim sisteminde yapay zeka kullanımına ilişkin etik, denetlenebilir ve şeffaf bir yönetişim yapısı oluşturulacaktır. Bu şekilde yapay zeka kullanımına ilişkin veri güvenliği, kaynak kontrolü, intihalin önlenmesi ve şeffaf raporlama gibi alanlarda açık ve uygulanabilir standartlar ortaya konacaktır. Bu düzenlemelerin amacı, yapay zekayı sınırlamak değil, onun akademik emeği, etik değerleri ve bilginin itibarını koruyacak bir şekilde kullanılmasını sağlamaktır. Ayrıca YÖK olarak, hayata geçirilecek tüm hukuki düzenlemelerin etkin ve kararlı biçimde uygulanmasının takipçisi olacağımızı da buradan ifade etmek isterim.”
sonbirsoz.com





