Bakan Kacır: Sanayicimizi Destekleyici Yeni Adımlar Atmaya Hazırlanıyoruz Bakan Kacır: Sanayicimizi Destekleyici Yeni Adımlar Atmaya Hazırlanıyoruz

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklaması şu şekilde; 

Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ne hoş geldiniz. Anadolu Medya Ödülleri'nin onuncusunda sizlerle birlikte olmanın bahtiyarlığını yaşıyorum. Türkiye Basın Federasyonu'na kalpten teşekkür ediyorum. Son törenimizin ardından bu yana Gazze başta olmak üzere birçok basın emekçisi hayatını kaybetti. Gazeteciler canice katledilmeye devam ediliyor. İsrail 212 gazeteciyi şehit etti.

Özgür, sorumlu ve milli basın, milli iradenin de en önemli destekçilerinden biridir. 81 vilayetimizi pek çok kez karış karış gezdim. Toplumun tüm kesintileriyle bir araya geldim. Sadece Ankara ve İstanbul'da değil ülkemizin dört bir yanında basın emekçisi arkadaşımız var. Anadolu medyasının varlığı ve ayakta kalması bizim çok çok önem verdiğimiz bir konu.

"MANŞETLERLE ÇARPIŞA ÇARPIŞA GELDİK"

Programımızı vesilesiyle görüyoruz ki hakikatin peşinde koşanlar, sadece haber yapmaz. Bu şuurla hareket edenler tarihe not düşer, sessiz yığınların sesi olur. Özgür ve özgün duruş sergiler. Anadolu Yayıncılar Derneği, basın sektöründe önemli bir boşluğu doldurmaktadır. Anadolu medyası varsa, milletin sesi vardır. Rabbimden her birinize üstün başarılar diliyorum.

Siyasi hayatımda defalarca medyanın itibar suikastlarına maruz kalmış bir kardeşiniz olarak dillendiriyorum. Manşetlerle çarpışa çarpışa geldik. 28 Şubat'taki medya atmosferini hatırlamak istemiyoruz. O karanlık günleri artık geride bırakmaktan memnuniyet duyuyoruz. Türkiye bugün 2002 öncesinde göre daha özgür, çok daha serbest bir medya ekosistemine sahiptir. Bu özgürlük ortamı çoğu zaman kuralsızlık ortamına kadar gitmektedir. Batı'da bırakın açık açık yazmayı, gazetelerimizde kolaylıkla yazılabiliyor. MİT TIR'larının durdurulmasından Gezi Parkı'na kadar bunu yaşadık. Türkiye teröre destek veren bir ülke gibi lanse edildi.

"YENİ TÜRKİYE'DE ESKİYE RAĞBET KALMADI"

Eline bir mikrofon, bir de kamera alanın kendini gazeteci ve muhabir olarak gördüğü bir ülkede yaşıyoruz. Geçtiğimiz günlerde şahit olduğumuz üzere bu şahıslar özellikle sokak röportajı adı altında sokaklarda adeta terör estirmektedir. Öyle ki mikrofonu kapan millete hakaret etme cüretini kendinde buluyor. Sorumlu yayıncılık ilkelerini zaten bir tarafta bıraktık. Bunları gözeten ve uygulayanların sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. Halkın nabzı ölçülmek, hissiyatına tercüman olmak yerine gerek provokatif sorularla gerekse sorunlu üslupla milletimiz açıkça tahrik ediliyor. İtibar suikastları ve hakaretler karşısında yargı harekete geçtiğinde ise bu sefer basın özgürlüğü denilerek yaygara kopartılıyor. Bunun kabul edilebilir hiçbir yanı yoktur. Nasıl bir cübbe giyen hakim, savcı, avukat olmuyorsa, nasıl bir üniforma giyen polis ve asker kabul edilmiyorsa, nasıl her stetoskop takana doktor demiyorsak, eline mikrofon ve kamera alıp sokağa çıkan herkes gazeteci değildir, basın mensubu değildir.

Türk medyasındaki artan çeşitlilik ve renkliliğin vesayetçilerin gölgesine sığınarak güya gazetecilik yapanları rahatsız ettiğinin elbette farkındayız. Son 40-50 günde yaşananlar, ellerine fırsat geçtiğinde bunların nasıl bir faşist rüzgar estireceklerini bir kez daha göstermiştir. Onlara bugün şu atasözümüzü tekrar hatırlatmak isterim: "Eskiye rağbet olsaydı bitpazarına nur yağardı." Kimse kusura bakmasın. Yeni Türkiye'de artık eskiye rağbet kalmamıştır. Vesayetçilere manşetlerde selam çakılan günler bitti.

sonbirsoz.com